Dr. Ahmed Kazemi, Kıdemli Avrasya Araştırmacısı

Eylül 2023’te yaşanan Üçüncü Karabağ Savaşı’nın ardından Karabağ’ın düşmesi ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bölge üzerindeki hegemonyasının sağlanması üzerine, özellikle Bakü’nün gelecekte NATO üyeliği üzerinde duran İngiliz, Amerikan ve Kanadalı fikir kuruluşlarında Azerbaycan Cumhuriyetinin NATO üyeliği ihtimali konusunda ciddi söylentiler başladı. Bunun başlıca sebebi, Üçüncü Karabağ Savaşı ile bağımsız Karabağ Cumhuriyeti’nin düşmesi ve Bakü’nün Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının tamamına musallat olmasıyla Azerbaycan’ın NATO üyeliği önündeki en önemli engelin ortadan kalkmış olmasıdır.
Zira NATO Şartı’nın 5. maddesine göre ayrılıkçı bölgeler, merkezî hükümetin denetiminin dışında kalan bölgeler ve askeri çatışmaların yaşandığı ülkeler NATO’ya üye olamıyor. Dolayısıyla Ermenistan ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında Karabağ Özerk Bölgesi konusunda yaşanan sorun, Azerbaycan’ın 2023 yılına kadar NATO üyeliği önünde bir engel oluşturuluyordu; şimdi ise bu üyelik ortadan kalkmıştır. Böyle bir ortamda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Batı yanlısı görüşü göz önüne alındığında şu soru ortaya çıkıyor: Azerbaycan’ın NATO üyeliğinin kapsamı nedir? Bu bağlamda altı noktaya değinebiliriz:

1) Güney Kafkasya’daki her üç ülke de NATO ile çeşitli düzeylerde işbirliği yapmaktadır. Azerbaycan Cumhuriyeti, Gürcistan’dan sonra NATO ile işbirliğinde ön adım atmış olan ülke konumundadır. Bakü’nün NATO ile işbirliği, NATO Barış İçin Ortaklık Programı (PFP) üyeliği (4 Mayıs 1994), NATO ile Bireysel İşbirliği Programı (2004), Avrupa-Atlantik İşbirliği Konseyi, NATO Parlamenterler Meclisi, Enerji Güvenliği Programı, çevre işbirliği bağlamında da dahil olmak üzere, Kosova (1999), Afganistan (2002) ve Irak’taki NATO askeri temsilciliklerine katılım, ortak askeri ve siber eğitim programı düzenlenmesi, ortak tatbikatlar gerçekleşmesi ve Bakü’de özel yıllık “NATO Günleri” programlarının düzenlenmesi şeklindedir. 1994 yılından bu yana Azerbaycan Cumhuriyeti ile NATO arasında ciddi İşbirliği 2001, Bölgesel Tepki 2009, Hızlı Tepki Tatbikatı, Parlayan Kılıç, Kollektif Ortaklık gibi başlıklar altında fazla tatbikat gerçekleştirilmiştir. Kış Kalkanı, Bakü 2020 Azerbaycan Cumhuriyeti’nde ve bazen de habersiz olarak Hazar Denizi’nde düzenlenmiştir. İkinci Karabağ Savaşı’ndan bir yıl sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Brüksel’de düzenlenen NATO Kuzey Atlantik Konseyi toplantısına katıldı (2021) ve Genel Sekreteri “Jens Stoltenberg”[1] ile bir araya geldi. Bu süreç, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Türkiye’nin de aralarında bulunduğu NATO üye ülkeleriyle sürdürdüğü geniş askeri işbirliğinden ayrı bir oluşumdur.

2) NATO açısından Azerbaycan Cumhuriyeti, Kafkasya ve Hazar Denizi’ndeki jeopolitik konumu, İran ve Rusya ile komşuluğu, ABD’nin UCOM ve CENTCOM’unun ortağı olarak İsrail ile stratejik işbirliği yapması, NATO üyesi olarak Türkiye’ye yapısal askeri bağımlılığı, İran’la uyuşmazlığı ve Tahran’a karşı sürekli tepki arzusu, özellikle Ukrayna savaşından sonra Avrupa’ya enerji tedarik etmedeki rolü, Gebele üssü ve Rus sınır muhafızları sorunu da dahil olmak üzere Rus ordusunu Kafkasya’dan çıkarmadaki etkili geçmişi, Rusya ile sürdürülebilir işbirliği yerine Batılılaşmayı seçmesi ve bunun nihayetinde Kolektif Güvenlik Anlaşması da dahil olmak üzere Rus yanlısı kollektif güvenlik sistemlerine katılmayı reddetmesi nedeniyle bir tehdittir. Ukrayna’ya yönelik pratik işbirliği ve himaye; 2023 sonrası NATO üyeliği için olumlu bir seçenek olarak değerlendiriliyor. Özellikle üyeliğin gerçekleşmesiyle birlikte NATO’nun İran ve Rusya’ya karşı bir önlem olarak Azerbaycan Cumhuriyeti’nde balistik füze önleme sistemleri konuşlandırması konusu, Türkiye’deki Kürecik’teki NATO radar üssüne kıyasla daha operasyonel bir boyut kazanacak ve gözlem ve önleme süresi azalacaktır.

3) Ancak George Monastriakos gibi bazı Batılı fikir kuruluşları ve uzmanların da kabul ettiği gibi, Azerbaycan’ın NATO üyeliği projesi, İngilizlerin “Türk dünyası oluşturma” komplosunun bir parçası olarak “Türk NATO’su” fikrinin hayata geçirilmesi olarak bakılmalıdır. Bu komplonun temel hedefi, İran, Çin ve Rusya’yı muhasara etmek ve Çin ile NATO arasında Orta Asya’da bir Türk tampon bölgesi oluşturmaktır. Bu yönden bakıldığında, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin NATO’ya üye olmasıyla NATO’nun Rusya ile sınırları yaklaşık 300 kilometre, İran ile sınırları ise 700 kilometreden fazla artacak, bu da NATO’ya Hazar Denizi ve Orta Asya’ya daha fazla erişim sağlayarak Çin’e baskı yapma imkanı verecek ve sonuşta Özbekistan ve Kazakistan başta olmak üzere Orta Asya ülkelerinin NATO’ya katılarak Türk NATO’su kurma fikrini tamamlaması engeli kalkacaktır.

4) İngiltere merkezli NATO, Türkiye’nin neo-Osmancı ve Pan-Türkist amaçlarının farkında olarak, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bölgede bir Türk NATO’su oluşturmanın bir parçası olarak NATO’ya üye olmasını Bakü ve Ankara için büyük bir avantaj olarak görmektedir. NATO açısından bu, Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılımını engellemek için etkili bir araç olabileceği gibi, Türkiye’nin NATO’ya katılım konusunda onayını alarak ve Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’tan geri çekilmesi mukabilinde “Türk NATO’sunun” rehberliğini ve Ankara’nın Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na katılımını önererek ve Avrupa Birliği’ne katılım sürecini kolaylaştırarak Kıbrıs’ta 50 yıldır devam eden krize son vermek için de etkili olabilir.

5) 2008 yılında NATO üyeliğine resmi başvuruda bulunan ve kısa süre sonra Güney Osetya buhranı, Rus işgali ve nihayetinde NATO-Gürcistan Komisyonu’nun başarısız kurulması gibi sorunlarla yüz yüze kalan Gürcistan’ın aksine Azerbaycan Cumhuriyeti, NATO ile münasebetlerini genişletme sürecini 2023 yılına kadar etkili bir şekilde ilerletmeye çalışmıştır. Ancak Azerbaycan’ın NATO ile işbirliği sürecinin yükselmesinde olduğu gibi, Bakü’nün NATO’ya katılım konusunda ciddi teşvikleri de bulunmaktadır. NATO üyeliği, Avrupa insan haklarına yönelik eleştirileri azaltabilir; çünkü Batı dünyası açısından NATO, demokratikleştirici bir kuruluş olarak temsil edilmektedir. Bu olay aynı zamanda Azerbaycan kimliğinin Türk kimliğine (Türkçülük) dönüştürülmesiyle, yani Haydar Aliyev ve anayasa ilkelerinin, Bakü’nün “Türk NATO’su”ndaki rolü biçiminde ayaklar altına alınmasıyla da oluşabilir. Aynı zamanda NATO’ya girmesiyle, Erivan’ın Paşinyan sonrası dönemde Karabağ meselesi ve 120 bin Karabağ Ermeninin sürgünü nedeniyle intikam alma ihtimali zayıflayacaktır. Zira Ermenistan bir yandan Bakü’nün NATO’yu güçlendirme bakış aşısının ve bunun sonuçlarının farkındadır, diğer açıdan Rusya’nın Kafkasya’daki hatalarından faydalanarak NATO kafilesinin gerisinde kalmamaya çalışıyor. Bu açıdan bakıldığında Ermenistan’ın Avrupa Birliği’ne katılması ve NATO ile el birliği yapma isteği, aynı zamanda bir “Türk NATO’su”nun oluşmasını engellemeye yönelik önleyici bir adım olarak da düşünülmektedir. Bu sürecin kuvvetlendirilmesi, NATO’daki iki zıt kutup olan “Yunanistan ve Türkiye”nin üyelik denemesinin, bu kez “Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan” üyeliğiyle tekrarlanması anlamına gelebilir ki bu da Moskova, Tahran ve Pekin’e bir darbe sayılacaktır.

6) Önceki paragrafı gözönüne aldığımızda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Rusya ve İran’ı aldatma stratejisinin ciddi bir aşamada devam ettirildiği düşünülebilir. Azerbaycan Cumhuriyeti, İlham Aliyev’in yardımcısı Hikmet Hacıyev’in İran temaslarına da bakıldığında, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin İran’a karşı tehdit sağlamayacağını anlatmaya çalışmaktadır. Bakü, Moskova-Erivan münasebetlerindeki olumsuz ortamdan faydalanarak, Rus gazının bir kısmını aktararak Kafkasya bölgesinde Rusya’nın müttefiki gibi görünmeye çalışıyor. Bu süreç, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin, 2023 yılında Karabağ’a karşı yaptığı saldırıda 2020 Moskova Anlaşması’nı fiilen çiğneyerek, Rus barış kuvvetlerinin Karabağ’dan çekilmesine yol açarak, sadece Moskova’yı beş yıllık barış gücü görevinin uzatılması yoluyla Karabağ’da uzun süreli bir konumdan mahrum etmekle kalmamakta üstelik, Rusya’nın da katılımıyla Bakü’nün NATO üyeliğinin önündeki en önemli engeli ortadan kaldırdığı bir durumdur. Bu aldatma stratejisinin derinliği, bir yandan Moskova’nın NATO’nun Doğu Avrupa’daki yayılmacılığına karşı Ukrayna ile masraflı bir savaşa girmesi, diğer yandan Kafkasya’da Bakü-Ankara-Londra tuzağına düşerek, Bakü’nün NATO üyeliği önündeki engelleri kaldırmaya katkıda bulunarak NATO’nun bu bölgede yayılma ihtimalini önemli ölçüde güçlendirmesinden anlaşılıyor. İşte bu nedenle, İngiltere merkezli NATO’nun, 2023 yılında Karabağ’daki yerli Ermenilere yönelik etnik temizliğe karşı güçlü bir girişimde bulunmaması diğer yandan Güvenlik Konseyi toplantısında Azerbaycan Cumhuriyeti’ni savunması önemlidir, çünkü onlar için, Batı’ya 30 yıldır iyiniyet kurallarına bağlı olan Bakü’nün NATO üyeliğinin önündeki en önemli engelin kaldırılması, Karabağ’daki Ermeni azınlığın haklarından veya Hıristiyanların dayanışmasından daha önemlidir. 1992 ve 2001’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Konseyi’ne katılarak ve 1997’de Guam Antlaşması’nı kurarak Bakü’nün Avrasya Gümrük Birliği ve Kollektif Güvenlik Paktı gibi Rus taraftarı kurumlara katılmayı vazgeçmesi, bazı taktik ve arada bir yapılan eylemlere rağmen, temel önceliğinin Batı ve NATO’ya yönelik olduğunu göstermiştir. Resmi bilgilere göre Azerbaycan Cumhuriyeti, Barış İçin Ortaklık programı ve bireysel işbirliği kapsamında olmak üzere, her yıl NATO ile iki yüzden fazla etkinlikte işbirliği yapmaktadır. Dolayısıyla, gelecek perspektifinde, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin “Türk NATO’su” fikrini canlandırmak amacıyla NATO’ya üye olması, Kafkasya’da yeni bir İran karşıtlığı, Rus ve Çin karşıtlığı düzen kurma yolunda Anglosakson tarafının en önemli adımı olacak gibi görünüyor; bu gelişme, Gürcistan, Ukrayna, İsveç ve Finlandiya’nın deneyimlerinden farklı olarak, hızla ve beklenmedik bir durumla karşılaşılacaktır.//

[1] . Jens Stoltenberg